IŞIL KASAPOĞLU'YLA "UYARLAMA" KAVRAMI ÜZERİNE...
-Eğer edebi metni kalem alan kişinin uyarlaması değilse uyarlayan ve yönetmen olmak üzere üçüncü bir aşamaya geliniyor. Bu bağlamda sahne üzerinde varolanı edebi türünden tamamen bağımsız bir eser olarak mı kabul etmeliyiz?
Elbette hayır. Önemli olan ne anlatılmak istendiğinin bilinmesidir. İyi bilinmesidir. Önce anlatabilecek şeylerimiz olduğuna karar vermeliyiz. Anlatmak istediklerimiz ya kendimize, toplum içindeki yerimize, kavgalarımıza ya da muhalefetimize, ..mize bağlıdır ya da okuduğumuz bir metni araç olarak kullanabilmemize. Anlatmak istediğimizi sahne üstünde seyirciye ulaştırabiliyorsak bu kendimizin ya da başkasının “edebi metni” sayesindedir. Sahnedeki ilk adım “hep edebi” metindir.
-Uyarlama yapılırken aslolan yazarın yarattığı atmosferi mi yoksa mevcut dramatik yapı ve öyküyü sahneye taşımak mı? ya da birinden biri tercih edilmek durumunda mı?
Uyarlamaya niye gerek duyduğumuza bağlı. Uyarlamaya niyetlenmek için bir nedenimiz olmalı. Ne anlatmak istiyoruz ya da bizi ne etkiledi ki o’nu seyirciyle, okuyucuyla paylaşmak istiyoruz.
-Aslına sadık kalmak bazen oyunu tiyatrodan uzaklaştırabiliyor. örneğin anlatıcının sırtına anlatımı yüklemek. gerçekten tiyatroya dönüştürmek de asıl eserin özünü ıskalayabiliyor, edebi değerinden ödün verebiliyor. Uyarlamanın sınırı nerede başlıyor, nerede bitiyor?
Bence sınırlar yok. Bu tür kısıtlamalara karşıyım. Önemli olan “anlatmak” istemek, paylaşmak, aktarmak. Anlatamadan yapamadığımız zaman gerçekten işler yürüyor. Anlatamadan yapamamak. Asıl eserin özü istenmeden ya da beceriksizlik nedeniyle ıskalanmışsa da bu son değil. Anlatmak, paylaşmak isteyen, anlatamadan yapamayan biri var, anlatıyor.. Ne olur beceremezse ?? On kere daha yapılır. Gogol’ün “Ölü Canları” nın onlarca uyarlaması var, ya da Rabelais’nin “Gargantua”sının, ya da “Gılgamış”ın ya da Dede Korkut Hikayeleri’nin. Yazıla bozula elde edeceğiz klasik olmayı, her dakika uyarlamayla yaratan Shakespeare Goldoni,Moliere ya da B.Brecht ya da Ahmet Vefik Paşa ya da Haldun Taner olmayı..
-Her öykü ya da roman sahne üzerine taşınabilir mi? Taşınırsa ya da taşınamazsa neden?
Uyarlamada ihanet diye bir kavram yoktur, önemli olan bir sanat yapıtını bir başka sanat diline çevirebilmektir. Her edebi metnin uyarlanabileceğini düşünüyorum. Asıl yaratım da burada. Okuduğumuz bir romanı paylaşmadan yapamıyorsak, ya da siyasi bir kitabı, ya da tarihi bir belgeseli ya da etkilendiğimiz, bizi acıtan ya da mutlu kılan…
|