Biyografi Fotoğraflar Basından Yazı-Yorum Linkler İletişim Semaver Kumpanya

BİRİLERİNİN BİZE İHTİYACI OLMALI / Erdal Atabek - İzleyici Gözüyle

İnsanın en yakıcı sorunlarından birisi budur: ''Bana kimin ihtiyacı var? Yoksa ben kimsenin ihtiyacı olmayan, işe yaramazın biri miyim?'' İnsanların doğru ya da yanlış pek çok şeyi, bu sorunun kendisi için gerekli olan yanıtını vermek için yaptığını bilmeliyiz.

''Ayrılış'' oyununda Zuhal Olcay ile Haluk Bilginer , bu soruya Tom Kempinski 'nin verdiği yanıtı sahneliyorlar. ''Oyun Atölyesi'' bu oyunuyla iki kişilik bir oyunun nasıl zenginleştiğini, insanı nasıl düşündürdüğünü, ince duyarlılıkların nasıl yaşandığını sergiliyor.

Bacakları bir sinir hastalığı nedeniyle tutmayan tiyatro oyuncusu Sarah, evindeki telefondan bir oyun yazarını arıyor. Arama nedeni de yazarın bir oyunundaki benzer bir karakteri oynamasına izin vermesini istemek. Böyle başlayan telefon bağlantısı, ikisi arasındaki birbirini tanıma sürecinin de başlangıcı oluyor.

Yazar, agorafobisi nedeniyle evinden çıkamıyor. İngiltere'de yaşıyor, evinde oturup televizyon izliyor, bir yandan da bir şeyler atıştırmaktan kilo almış. Kendinden -neredeyse- nefret ediyor, yıllardır bir şey yazamamış. Artık kimsenin kendine ihtiyacı olmadığını düşünüyor. Oyundaki yazar Joe, şaşılacak derecede oyunun yazarı Tom Kempinski'ye benziyor. O da böyle bir süreç yaşamış.

Tiyatro oyuncusu Sarah, geçmişteki parlak tiyatro kariyerini ne yazık ki bacaklarını hareketsiz kılan sinir hastalığı nedeniyle yarıda bırakmak zorunda kalmış. Şimdi tam da kendi durumundaki bir oyun karakterini oynayarak yeniden ''kendisine ihtiyaç duyulan birisi'' olmaya çalışıyor.

''Artık kendilerine ihtiyaç duyulmayan'' bir tiyatro yazarı ile bir tiyatro oyuncusu, birbirleriyle ilişkilerinde karşılıklı bir ''ihtiyaç tahterevallisi'' oluşturuyorlar.

İnsanın en yakıcı sorunu olan ''Ben ne işe yarıyorum'' , ''Kim benim farkımda'' , ''Benim değerim ne'' sorularının nasıl büyük bir önem taşıdığını oyun boyunca görüyoruz. Gündelik hayatın hayhuyu içinde belirsizleşen içsel sorunlarımız birden karşımıza bir olayla çıkıverdiği zaman nasıl da şaşırıp kalıyoruz.

''Ayrılış'' , görülmesi, düşünülmesi, tartışılması gereken önemli bir oyun.

Işıl Kasapoğlu 'nun sahneye koyuşu son derece başarılı. Oyun boyunca bir ikon gibi duran, başarıya adım adım ulaşan boksörün heykelciği azmin simgesi olmuş.

Dekor, kostümler, müzik oyunun başarısını bütünlüyor.

Zuhal Olcay'ın performansı olağanüstü. Bacakları tutmayan, ama tiyatro için yanan bir oyuncunun içinde zeki, esprili, hayata sımsıkı sarılmış New Yorklu kadını karşınızda görüyorsunuz.

Haluk Bilginer büyük usta. Oyunun her anını değerlendiren, yumuşak çizgilerle bir ruh durumundan ötekine geçebilen, her sözcüğün, her hareketin ta kendisini veren büyük bir oyunculuğu karşınızda, içinizde görüyorsunuz.

Bu muhteşem ikilinin daha önceki oyunları da, ''Dolu Düşün, Boş Konuş'' da önemli birer tiyatro olayıydı.

Işıl Kasapoğlu şöyle diyor: ''En kuvvetli biz olduğumuz için (!) yardım almaya bile utanır, bunu onursuzluk olarak algılarız. Oysa ne kadar çok ihtiyacımız var bizi dinlemenize, sizlerle paylaşmak için çabaladığımız şu tiyatro metinlerine eğilmenize, bizi seyretmenize, korumanıza... Bize ne kadar çok ihtiyacınız var!..''


Oyun, ince duyarlılıkların nasıl yaşandığını sergiliyor.

Ana Sayfa || Biyografi || Fotoğraflar || Basından || Yazı - Yorum || Linkler || İletişim || Semaver Kumpanya