OPERAYLA YOLA DEVAM / 7 Mayıs 2003, Özlem Altunok - Cumhuriyet
Işıl Kasapoğlu 'nun yönettiği 'Dido ve Eneas' bugün Çevre Tiyatrosu'nda başlıyor
'Türkiye'de tiyatro, ödenekli ve özel tiyatro olarak ayrılıyor. Ben bunu reddediyor ve kamu tiyatrosu, ticari tiyatro olarak ayırıyorum. Eğer kamu tiyatrosu yapıyorsam, yaptığım sanatın her parçasından örnekler vermeliyim. Bir yandan klasik eserleri, bir yandan yeni Türk yazarlarını yaşatmalı, bir yandan da operaya el atmalıyım.'
Nasıl ki Çevre Tiyatrosu'nu yeniden canlandırdılar, nasıl ki Kocamustafapaşa'da, merkezden uzakta bir tiyatro açtılar, nasıl ki ticari tiyatronun yanında kamu tiyatrosunun varlığını hatırlattılar, nasıl ki yıl içinde birçok farklı oyuna imza attılar, şimdi de opera yapıyorlar!
Semaver Kumpanya, ilk gösterimini bugün saat 21.00'de Çevre Tiyatrosu'nda yapacağı ve Işıl Kasapoğlu 'nun yönettiği, ilk İngiliz operası sayılan 'Dido ve Eneas' la bir şeyleri kanıtlıyor yine.
Bugüne dek sadece Devlet Tiyatroları (DT) tarafından sahneye konulabilen ve özel bir sahne, ekstra bir harcama ve zorluk taşıyan bir operayı sahneye koyuyor olabilmenin keyfini yaşıyorlar. Belki orkestra çukuru yok, sahne küçük ya da kostümler el emeği göz nuru Semaver Kumpanya ürünü, ama onların göstermek istediği yapılabilecek olanı yapmak. Öykü, Mısır'la Kartaca'nın, Dido ve Eneas'ın öyküsü; birbirlerini sevip kocaman bir ülke olmak isterken araya giren cadıların, büyücülerin Dido ve Eneas'ı ölüme sürüklemesi üzerine kurulu. Müzik yönetmeni Özcan Sönmez , Dido'yu Şebnem Ünal (aynı zamanda Semaver'in şan hocası), Eneas'ı Tanju Yıldırım canlandırıyor. Hangi birini sayalım; her şeyi kendileri yapıyor; kostüm, dekor, ekibin 'semaverleşen' yeni elemanlarından.
Oyunlar başka türlü doluyor, turneler başka tatta oluyor; neşeyle çalışıyor, gişe parasıyla yeni oyunu yola çıkarıyorlar. Seyircilerini kendi kendilerine yarattılar, hızla değil, zamanla büyüdüler. Ne kadar görüldüler, ne kadar desteklendiler tartışılır ama, varlıklarını herkes biliyor. Bu mutluluğu nasıl anlatabilirim diyor Işıl Kasapoğlu. Ona göre söyledikleri yetmiyor tarife, bu durumda gidip görmeniz gerek o mutluluğu...
Nereden çıktı Çevre Tiyatrosu'nun mutevazı sahnesinde opera sahnelemek?
İzmit'te işe başlarken de aynı nedenlerden yola çıkmıştım. Bir kültür politikası uygulamasını gündeme getirmekten, yerel tiyatronun öneminden söz etmiştim. Burada da bir yandan tiyatro yapmaya çalışıp bir yandan ticari tiyatronun dışında da bir tiyatro olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Türkiye'de tiyatro, ödenekli ve özel tiyatro olarak ayrılıyor. Ben bunu reddediyor ve kamu tiyatrosu, ticari tiyatro olarak ayırıyorum. Eğer kamu tiyatrosu yapıyorsam, yaptığım sanatın her parçasından örnekler vermeliyim. Bir yandan klasik eserleri, bir yandan yeni Türk yazarlarını yaşatmalı, bir yandan da operaya el atmalıyım. Opera konusunda ben de izleyici konumundayım ama provalar sırasında tiyatroyla anlatabileceğim birçok şeyi operayla da anlatabileceğimi gördüm. Herhangi başka bir operayla karşılaştırmadan, başlı başına yapılıyor olmasını önemsiyorum.
Gençlere olanak vermek...
Israrla işaret etmek istediğiniz bir şey var başından beri. Aklımızdan geçenin uygulanabilir olduğunu göstermeye çabalıyorsunuz...
Neydi mesele? Okulu bitirmiş gençlere olanak vermek, işsizim dedirtmemek, bir sahne sunabilmek... Aynı şey şimdi genç operacılar için de geçerli. İlle de kadrolu olmadan, bir araya geldiklerinde sanatlarını yapabilecekleri olanağın bu ülkede de olduğunu gördüler. Yapılabilir olduğunu görmek, onların bundan sonra da yapabileceklerini gösteriyor. Bu mutluluk da yetiyor bana.
'Dido ve Eneas'ı seçerken bu mekânın koşullarına uygun bir opera olduğu için mi tercih ettiniz?
'Dido ve Eneas' ın küçük bir opera olması da etkili oldu tabii. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan arkadaşların desteğiyle 21 kişilik bir ekip oluşturduk. Sahnemize uygun başka türlü bir şey yapmamız gerekiyordu. İlk defa koro bir yerde dimdik durmuyor, salıncaklarda, dolaşarak söylüyor. Sahneleri değiştirmek yerine, korodan insanlar oynuyor rolleri. Devinimi hızlı olan, daha teatral bir opera çıktı ortaya sonuçta.
Neden tüm bu yaptıklarınız yeterince ilgi görmüyor, görülmüyor?
Zamanı gelince görülecektir. Bundan şikâyetçi değilim. İzmit'te de böyle olmuştu, şimdi her oyunu dolu oynuyorlar. Bu semtin sakinleri de gittikçe çoğalarak geliyor, buranın onların olduğunu fark ettiler. Elbette bütün bunları yapabilmek için sponsorluk girişimlerinde bulunduk. Hoş, destekler, yardımlar yapılıyor, Muharrem Kayhan , Ant Tekstil, Okan Turan kumaşlar yolladı. Diğer taraftan bir sistem oturtmaya çalışıyoruz, her ay 20 kişi, ayda 350'şer milyon verirse burası aylık giderini karşılayarak iki üç yıl geçinebilecek. Osman Tümay, Osman Kavala, Canan Çelebioğlu .. şimdilik bize yardım eden isimler. Bu tür bir sponsorluğumuz var, belki büyük değil ama yaşamamızı sağlayan mutluluk verici destekler.
'Paramız yok ama batmıyoruz'
Sizi görenler de var. Afife Jale Ödülleri'nde kumpanya olarak ödül alacaksınız...
Böyle bir ödülü aldıkları için çok mutlular. Bu işin yürüdüğünü görmekten onlar da çok mutlu.
Bir daha deneseniz mutluluğunuzu tarif etmeyi...
Böyle bir şeyin varlığı bile beni mutlu etmeye yetiyor. Sonuçta burası tüm genç tiyatrocuların umudu oldu. Müzisyen, dramaturg, kostümcü, dekoratör, tiyatrocu... Bu iş yürüyor, paramız yok ama batmıyoruz. Pazartesi akşamı opera oynuyoruz. Operacıların da hepsi Semaverli oldu şimdi, basın bülteni yazıyorlar, dekor yapıyorlar. Bunlar umut, savaşın ortasında...
|