'IŞIL IŞIL' BİR TİYATRO GELİYOR / 5 Mayıs 2002, Meltem Kerrar - Cumhuriyet
Kocamustafapaşa Çevre Tiyatrosu, artık Semaver Kumpanya'nın evi
'Benim meselem ille bir yerde yöneticilik yapmak değil, ben oyun yapmayı seviyorum, tiyatroyla yaşamayı seviyorum. Burada özellikle genç arkadaşlarıma yeni bir yol açtığımı düşünüyorum. Onlara diyorum ki, hodri meydan! Tiyatro sizin, gelin, her şeyini ben sağlıyorum. Gelin, üretin, kazanın. Yaşamınızı sürdürün.'
Bir tiyatro, bir yanda klasikler, bir yanda Türk yazarları oynanıyor. Oyuncular, yazarlar, müzisyenler, atölyeler... Her şey, herkes, her gün orada. Tiyatro konuşuluyor, tiyatro tartışılıyor, tiyatro 'yapılıyor' ... Her gün tiyatro yapılan bir mutfak orası. Mutfaktan oyuncu çıkıyor, oyun çıkıyor, seyirci çıkıyor. Haliç'in öte yanında, Kocamustafapaşa'da, 'ışıl ışıl' bir tiyatroda! Uzun ve güzel bir yolculuğun varış noktası Çevre Tiyatrosu...
İlk müjdeyi sezon başında vermişti Işıl Kasapoğlu : Kocamustafapaşa Çevre Tiyatrosu'nu Semaver Kumpanya adına 10 yıllığına kiralamış; uzunca zamandır bakımsız kalan tiyatroyu, elinde avucunda ne varsa, çevresindeki herkesi de işin içine katarak onarmaya başlamıştı. O günden bugüne, aksatmadan çalışıyor Kasapoğlu. Diğer projelerini de aksatmayarak... İstanbul'da, Antalya'da, İzmit'te, Aksanat'ta, Oyun Atölyesi'nde oyunlar sahneleyerek... Geçirdiği üçüncü enfarktüse aldırmayarak...
Çevre Tiyatrosu'nda bugünlerde, Kocamustafapaşa sakinlerinin meraklı bakışları arasında ilk hareketler başladı. Neredeyse bir yıldır süren onarımla yenilenen sahnenin ilk konukları Akademi İstanbul öğrencileri. Provaları süren oyun, yıl sonu için hazırlanan Bernard Marie Koltes 'in 'Batı Rıhtımı' .
Tiyatro yeni sezonda ise perdelerini Shakespeare 'in 'On İkinci Gece' ve Güngör Dilmen 'in 'Ben Anadolu' oyunlarıyla açacak.
'Her şeyi değiştirdim'
Neredeyse bir yıldır sürüyor Çevre Tiyatrosu serüveniniz. Nasıl başladı bu yolculuk?
Hep böyle bir yer bakıyordum. Bir yandan çalışırken bir yandan da hayallerimi gerçekleştirebileceğim bir salon arıyordum. Buradan söz ettiler. Uzun zamandır kullanılmıyor, Nejat Bey'in arada sırada kullandığı bir yerdi. Buranın sahipleri de Türk tiyatrosuna önemli katkıda bulunmuş insanlar, Hasan Zengin ve ailesi. İstanbul içinde 13 salonları varmış, zaman içinde hepsini kapatmışlar. Ellerinde kalan bu tek salon da tiyatro olarak kalsın, Altan Erbulak için yapılmış bu ilk salonda tiyatro yapılmaya devam edilsin istemişler. Öyle denk geldi. Bazen hayat insanları karşı karşıya denk olarak getiriyor. Onlara da teşekkür etmek istiyorum. Ben devraldım ve elimden geldiğince, ne kadar gücüm varsa onunla tadilat yapıyorum. Her şeyi değiştirdim. Sahneyi 6 metreden 11 metreye çıkardım, bütün elektrik sistemini değiştirdim. Lüks yok içinde, ama yararlı her şey var.
Burası on yıllığına benim tiyatrom. Sonrasında başkası devralır belki de... İzmit Şehir Tiyatrosu da benim için çok iyi bir yere geldi. Artık görev değişikliği gerekiyor bence. Benim meselem ille bir yerde yöneticilik yapmak değil, ben oyun yapmayı seviyorum, tiyatroyla yaşamayı seviyorum. Burada özellikle genç arkadaşlarıma yeni bir yol açtığımı düşünüyorum. Onlara diyorum ki, hodri meydan! Tiyatro sizin, gelin, her şeyini ben sağlıyorum. Gelin, üretin, kazanın. Yaşamınızı sürdürün.
'Haliç'in öte yanında tiyatro'
İstanbul, Ankara, Antalya, Van, Diyarbakır, Kocamustafapaşa... Her şeye rağmen her yerde tiyatro yapıyorsunuz..
İnsanlar bana bir dönem Diyarbakır'da Shakespeare olmaz diyordu. Ben diyordum ki, nitelikli olan bir iş her yerde olur. Burada da Hamlet yapmak istiyorum. Kral Lear, Moliére yapmak istiyorum. İzmit'te 800 kişilik potansiyel bugünlerde 20.000, 22.000 kişiye çıktı. Orada nitelikli bir iş yapıldığı sürece, elbette yerel yönetimin de desteğiyle seyirci takip edebildi. Bunun bütün Türkiye'de, Kayseri'de de, Çorum'da da, Van'da da yapılabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle her yerde oyun yapıyorum.
Kocamustafapaşa'da, Çevre Tiyatrosu'nda nasıl bir tiyatro oluşturmak istiyorsunuz?
İstanbul'da bir yandan Taksim çevresinde toplandı tiyatrolarımız. Bir yandan da yeni yeni diğer bölgelerde tiyatrolar oluşuyor, Haluk 'la Zuhal 'in Moda'da açtığı salon gibi. Projemin adını 'Haliç'in öte yanında tiyatro' koydum. Bugünkü ekonomik şartlarda insanlar bilet parası olarak çok fazla para veremiyorlar tiyatroya. Bir de yol parası var. Oysa her mahallede, her bölgede bir tiyatro oluşturmak insanları birçok anlamda rahatlatacaktır. Tiyatroyla ilişkilerini düzenleyecektir. Bu salonda önce yerel olarak bu mahalleye, bu bölgeye hizmet vermek istiyorum. En azından bunun yapılabileceğini göstermek istiyorum. Tiyatronun yanı sıra küçücük bir atölyem var, çocuklardan başlayarak büyüklere kadar birtakım kurslar açmak, tiyatroyla bağlarını kuracak çeşitli atölyeler oluşturmak istiyorum. Repertuvar olarak bir yandan yeni Türk yazarlarıyla bağlantı kurup yazarlarla birlikte yaşamak, birlikte geliştirmek, bir yandan da bütün dünya klasiklerini burada yeniden yapmak istiyorum. Tiyatroya bağlı yazarların gelişmesini istiyorum.
Bir üretim merkezi olacak Çevre Tiyatrosu...
Evet, bu yüzden bu üretim merkezine tiyatro mutfağı adını verdim. Buraya okul bitirmiş ya da tiyatroyla iki yıl, üç yıl ilişkisi olmuş, herhangi bir yerde çalışmış, kendisini yetiştirmiş herkesi kabul ediyorum baştan. Buranın 50-60 kişilik bir ekibi olsun istiyorum.
'Üretken bir kumpanya olacak'
Ama bir okul gibi değil...
Okul değil. Amatörlerle yapacağım kurs ayrı bir şey. Mahalleye, çevreye yönelik bir şey. Çalışanların hepsinin profesyonel olacağı bir grup istiyorum. Bu grubun kendi içinde bir süre yaşamasını, ışığı, sesi, kendi vücut dillerini öğrenmelerini istiyorum, sanki bir yüksekokul gibi.
Tiyatro kendi kendisini oluşturacak bir anlamda...
Burada yiyip içecek, burada yaşayacaklar. Sabahları mutlaka devinim, hareket derslerine girecekler. Öğleden sonra mutlaka şan görecekler, akşam üstleri mutlaka dramaturgi görecekler. Her akşam mutlaka prova yapacaklar ve zaman içinde bu 50-60 kişilik grup, değişe değişe, elene elene kendi ekibini yaratacak. Öyle bir kumpanya olsun istiyorum. Bu kumpanyanın önünün de çok açık olabileceğini düşünüyorum. Bir grup burada oynarken bir grubun dışarda turneye gitmesi, bir grup çocuk oyunu yaparken başka bir grubun Avrupa turnesine çıkması gibi... Kendi içinde belki ilk örnek olabilecek bir çalışma yapmaya çalışıyorum. Mutlaka dans atölyeleri olmalı, mutlaka müzik olmalı, mutlaka tiyatronun çeşitli biçimleri olmalı... Ama bunlar dışardan hazırlanıp gelen şeyler değil, burada üretilmiş şeyler olacak.
Burası çok üretken bir kumpanya olacaktır ve içinden özgün işler çıkacaktır, ille benim imzamın olduğu işler değil. Bu mutfakta yetişen çocukların kendi kendine ürettikleri çeşitli biçimleri doğuran, çeşitli içeriklerle uğraşan ayrı ayrı üretim tarzları olan bir bütün, bir kumpanya olacaktır. Burası üç yıl içinde bu istediğim yere gelir, oturur. Zaten ondan sonra illa benim oyun yapmama da gerek yok. Ama benim asıl istediğim, buraya gelen her tiyatrocunun önce her şeyi öğrenmesi. Işığı, dekoru, dekor taşımayı, kurmayı, kamyon yüklemeyi... Burası bir mutfak. Tuzu, karabiberi, her şeyi ben vermeye çalışacağım. Kendi kendilerine ürettikleri sürece, karşılığında kazandıkları para da onların olacak. Ben tek başıma para kazanmak istemiyorum, ama herkes buradan para kazansın istiyorum. Amacım insanların yaptıkları işle kendilerini göstermeleri.
Bütün bu anlatılanlar bazen bir kültür merkezine doğru kayıyor gibi ama burası bir tiyatro. Gerçek bir tiyatro. Gerçek tiyatronun, resmi de, müziği de, dansı da, modern dansı da kapsadığına inanıyorum. Burası 'Semaver Kumpanya Çevre Tiyatrosu' ve burada tiyatro yapılıyor. Ama tiyatro yapılırken her şeyden yararlanılıyor. Öyle bir hayal. Bir tür bir yolculuğu başlatmak...
|