Biyografi Fotoğraflar Basından Yazı-Yorum Linkler İletişim Semaver Kumpanya

DÜNYAYA ANLAM VEREN ŞU TAHTA YÜKSELTİLER...  Schiller / Işıl Kasapoğlu

Annem gazeteciydi, yazardı. Kaybettim. Yıllarca Yeni Asır’da köşe yazarlığı yaptı, dergiler, kitaplar yayınladı.Son dönemlerinde artık gazeteye gidemiyor, birçoğunun kurucusu olduğu sivil toplum örgütlerinin toplantılarına katılamıyor, yazılarını bilgisayarından yolluyordu. Hatta bir çok kadın ya da yardım derneğinin annem dışarı çıkamadığı için evimizde toplandığına tanık oldum.

Yazarlığın, hele hele köşe yazarlığının çok zor ve sorumluluk isteyen birşey olduğunu biliyorum.Arada sırada ya da her hafta sizlerle burada paylaşmayı arzu ettiğim konularda üç beş satır yazmak istiyorum.”Bir tiyatrocunun gözünden dünyaya ve ülkemize bakış” paylaşmak istediğim.

Tiyatro yüzyıllardan bu yana seyircisiyle içiçe ama her zaman mesafeli, vazgeçilmez bir sanat, vazgeçilmez bir “Anlatım” aracı. “Tahta yükseltiler” üzerindeki aktörler ya başkalarının metinlerini ya da kendi metinlerini seyircilere aktarırlar. Bu “Metinleri” anlatmak için “Var”dırlar. 1800 lü yılların sonunda sinema ortaya çıkınca tiyatronun artık sonu geldiğinden söz edildi.16. 17. Yüzyıllarda ulaştığı seyirci sayısı ve toplumu (iğne başı kadar da olsa) yönlendirme gücüyle en güzel dönemlerini yaşayan tiyatro ne sinema dinledi ne başka birşey. Ondokuz ve yirminci yüzyıl başlarına Çehov,İbsen,Brecht, Pirandello gibi tiyatro yazarları damgalarını vurdular. 1960-70 ler sinemanın altın çağını yaşadığı dönemlerdi. Tiyatro gene vardı. Hem ülkemizde hem dünyada. Yeni yazarları yeni aktörleri ile.1970 lerden sonra bazı tiyatrocular paniğe kapılıp sinemayla rekabete giriştiler. Dekorları bir sinema platosundan farksızdı, metin önemsenmedi ya da önemi azaltıldı. Çok oyunculu, çok müzikli,çok teknikli “Çok” oyunlar yapılmaya başlandı.Tiyatro sahneleri büyütüldü, metne dayanan “küçük” oyunların “modası” geçti.Ama olmadı. Ne tiyatro sinema olabilirdi,ne de sinema tiyatro. (Aynı dönemlerde de büyük ekranlı sinemalar azalmaya başlamış, sinema salonları dörde, beşe bölünerek küçük ekranlı cep sinemaları oluşturulmuştu) .

Daha sonra video furyası çıktı. Gene “Tiyatro öldü”. Daha doğrusu “Öldü” denildi. Video ve sinema televizyon sayesinde  insanların yatak odalarına kadar girdi, heran seyirciyle birlikte yaşamaya başladı.Görülecek herşeyi herkes heran gördü.Brezilyalı, Amerikalı,İtalyan kötü dizi aktörleri evimizi doldurdu...ve bıktık.Kendi kötü dizilerimizi yaptık. Gene bıktık.Aynı dönemlerde tiyatro sinemayla yarışmanın anlamsızlığını çözdü, tekrar aslına, “Metin”e döndü.Seyirci sokağa çıktı, oyuncularla karşılaşmak istedi...tiyatroda.Nitelikli oyun yapan tiyatrolar gene dolmaya başladı.

Bu daha yıllarca böyla sürecek. Teknolojik gelişme bizleri ne kadar evlerimize hapis etse, bizi bilgisayarımızla baş başa kalmaya zorlasa da tiyatro bizi dışarı çıkmaya, makineler yerine insanlarla birlikte olmaya zorlayacak. Bir oyunu dörtyüz kişiyle birlikte izlemek, sessiz, bazen sesli duyguları birlikte paylaşmak, salonun ortak havasını solumak ve salt insani bir enerjiyi başkalarıyla paylaşmak tiyatrodan başka hiçbir yerde yok.İnsan insanı etkiler, düşündürür, tahta yükseltiler üstündeki insan-aktör de seyircisini etkiler, bir elektrik iletir.Aynen elektrik ileten seyircisiyle hergün oyununu “Aynı” oynayamayan aktör gibi. Seyircilerin hergün yaşamdan etkileniş biçimi onların “O akşam, o gün” oyunu seyretme biçimlerini etkiler. Oyuncuların da oynayış biçimini.Çünkü canlıdırlar.Çünkü solunan havadaki elektriktir onları; seyircileri ve aktörleri etkileyen.

Yaşasın Tiyatro.

Işıl Kasapoğlu
18. Ocak.1998

Ana Sayfa || Biyografi || Fotoğraflar || Basından || Yazı - Yorum || Linkler || İletişim || Semaver Kumpanya