Biyografi Fotoğraflar Basından Yazı-Yorum Linkler İletişim Semaver Kumpanya

IŞIL KASAPOĞLU'YLA "MURTAZA" OYUNU ÜZERİNE...

- Yapıt seçimini ne gibi kriterleri göz önüne alarak yaptınız?

Tiyatro  bir yaşam biçimi. Tiyatro ile birlikte yaşayabilmek için yönetmenin ya da oyuncunun gündelik işleri var. Önce var olmak : Var olmak, doğayla , içinde yaşadığımız toplumla ortak bir dil oluşturabilmek , her an yeni bir şeyler öğrenmeye açık olmak ve sürekli hareket etmek ile ilgili. Jean Paul Sartre  “İnsanların amaçları vardır ve onlara ulaşabildikleri, onları gerçekleştirebildikleri sürece vardırlar” der.

Benim için tüm yaşam bir tiyatro. Sadece okumak yetmiyor, yanıbaşımızda devinen, yaşayan her şey bu amaca, anlatmaya yönelik olarak beynimin biryerlerine yerleşiyor. Zaman içinde o bölgedeki olay, görüntü ya da se, ya da bir aktör, bir yazar yeni gelen bilgilerle besleniyorlar. Ve bir gün söz konusu o düşünce “oluyor”, “pişiyor” ya da “hazır” hale geliyor. İşte o zaman o’nu orada tutmak mümkün değil. “Dışarı çıkması”, paylaşılması, anlatılması gerekiyor. Anlatılamadan yapılamadığı zaman da Tiyatro oluyor.Yeni çıkan çıkan her oyunu okumaya, takip etmeye, dinlemeye çalışıyorum, duyduklarım ya da yaşadıklarımı, kavgalarımı, aşklarımı, hüzünlerimi kafamda demlenmeye bırakıyorum. Günlük yaşam son  otuz senedir okuduğum binlerce oyundan birini çağırıyor, bazen de oyuncu ya da sosyal bir durum  çağırıyor oyunu. Bu nedenle bazı oyunlara on yıl önceden karar verebiliyor ya da son eklenen tuz ya da karabiber ile “olabileceğini” hissediyorsam ilk opkumamdan bir saat sonra provalarına başlayabiliyorum. O oyun beynimde saklı duran bir oyunca için “yazılmıştır” ve her şey hazırdır, sahneye hemen inebilir, inmelidir. Ülkü Duru, Celal ile Martin Crimp çalışmak, Tilbe ile, Selçuk ile Fernando Krapp çalışmak,Zuhal ile Garbo yapmak, Kocamustafapaşa da Murtaza yapmak ya da Bülent Emin Yarar ile Cyrano yapmak, Haluk la, Köksal ile öalışmak da böyle…..

- "Murtaza" sahneye uyarlanırken herhangi bir değişikliğe yada güncellemeye uğradı mı? Oyunda günümüze göndermeler yapılıyor mu?

Bu romanı daha önce Orhan Asena ve Orhan Kemal’de oyunlaştırmış. Önce romanı daha sonra bu iki  uyarlamayı okuyup üzerinde konuşmaya başladığımızda anladık ki -iki uyarlamanın dışında- romanda ortak yakaladığımız ve sahnede görmek, üzerinde durmak  istediğimiz başka konular var. Bu yüzden yeni bir uyarlama yapmaya, Murtaza’yı bizim bakışımızla sahneye koymaya karar verdik. Murtaza’nın görev başındaki halleri dışında aile içi hallerini de göstermeye çalıştık ve aile sahnelerini ekledik. Bizi en çok düşündüren Murtaza gibi bir oyunu nasıl günümüze uyarlayacağımız  oldu. Çünkü bekçi kavramı, oyunun yazıldığı dönemde taşıdığı önemi günümüzde taşımıyor. Hatta bekçi kavramı yok olmaya yüz tuttu.  “Güvenlik görevlisi”  söz konusu olduğunda  aklımıza site bekçisi , jandarma , polis geldi ama hiç biri “Gece bekçisi”ni karşılamıyor. Günümüzde bekçi var mı, yok mu? Kimi bekçinin yerine koyabiliriz, gece bekçilerinin görevi nedir, kimler bu  göreve aday vs. üzerine konuşurken aklımıza gazete haberleri ve bu duruma basının yaklaşımı geldi ve birden bire bir ön oyun oluştu. Bu ön oyun bir basın bürosunda geçiyor ve bekçiler üzerine yaptığımız bütün tartışmaları basın mensupları yapıyor. Ardından oyuna geçiliyor.  Bu ön oyun, bir yandan oyunu günümüze taşımamızı bir yandan da oyunun geçtiği döneme sadık kalmamızı sağladı. Böylece, o dönemi yansıtıp, günümüz bakış açısını ekledik.

- Oyunun sorguladığı "Murtaza'nın hikayesi komedi mi yoksa trajedi mi?" sorusunun sizde ki yanıtı nedir?

Oyunu çalışmaya başladığımız ilk andan itibaren, kimi zaman Murtaza’nın hallerine kahkahalarla güldük, kimi zaman da gözlerimiz doldu,sesimiz titredi... Bu iki uç nokta arasında gidip geldik. Murtaza ile birlikte yaşadık, şimdi seyirciye emanet ediyoruz, hangi tarafını görmek isterlerse o tarafını göreceklerdir. Yaşama hangi birikimle bakıyorlarsa Murtaza onlar için “O” dur. Yeterki baksınlar !

- Şarkılar oyunda verilmek istenenin izleyiciye geçişini kolaylaştırıyor diyebilir miyiz?

Kesinlikle; seyirciyi duruma yabancılaştırıp, onu sıkmadan anlatmanın en güzel yoludur müzikli anlatım. Şarkı sözlerini Yavuz Pekman yazdı, müzikleri Nejat Yavaşoğulları yaptı ve gerçekten inanılmaz güzel bir çalışma oldu. Hepimiz için çok keyifli ve yaratıcı bir süreçti. Nejat’ı sabah dokuzbuçukta oyunculara şarkı çalıştırırken görmek, Metin Deniz’i elinde fırça pano boyarken yaşamak kimin haddine !

- Konservatuardan yeni mezun olmuş oyuncularla yola çıkmak bir yandan onların önünü açarken diğer yandan da risk almak anlamına gelmiyor mu?

Tüm hayatımız bunun üstüne kurulu değil mi ? Risk çaılşmamaktır , risk oturup oyun, yazar, yönetmen, para, salon beklemektir.Yaşam kimseyi beklemiyor, doğa her gün deviniyor, para, salon, ödenek istemeden.Ben böyle bir riske inanmıyorum, ayrıca risk bile olsa bu riskin sonucunu görmek her şeye değer.

- Dekordan oyunda kullanılan aksesuarların yapımına kadar her şey Semaver Kumpanya oyuncularının emeği.. Tiyatro ayakta durabilmek adına gelirini nereden/nasıl sağlıyor?

Semaver Kumpanya ödenekli bir tiyatro değil. Diğer birçok tiyatronun sırf ödenek alabilme uğruna 20-30 oyun oynayabildiği geçtiğimiz sezonda 274 oyun oynadı. Bu yıl ülkemiz içindeki turnelerin yanı sıra İtalya’ya ( Yol parası bulursa!!!), Fransa’ya, New York’a turnelere gidiyor. Kimi dostlarımız sıkıntılarımızda destek veriyor, kimi dostlarımız aylık üç yüz elli milyonluk kampanyamız içinde destek oluyorlar, Canan Tümay,Osman Tümay, Osman Kavala, Canan Çelebioğlu gibi. Örneğin Yapı Kredi Sigorta  ses sistemimizi yeniledi..az da olsa basın ilanları için Cumhuriyet, Hürriyet ve Radikal gazetelerinden destek alıyoruz. Gene İsviçre hastanesi  ilanlarımıza ve oyuncularımızın tıbbi sorunları için yardımcı oluyor. Tiyatro ilanlarına destek olan bir diğer kuruluşlar ise bizi görmemezlikten gelmek için özel çaba sarfediyorlar. Olsun. Biz mutluyuz, oyunlarımız yapıyoruz, seyirciye sunabiliyor, kendi seyircimizi çoğaltmaya yönelik uzun vadeli çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Metin Deniz’in, Nejat Yavaşoğulları’nın destekleri “Kaç Paraya” satın alınabilir ki ? Benim için bir milyon dolardan daha önemli. Biz mutluyuz, çalışıyoruz. Ödenek sistemi değişmediği sürece de Kültür Bakanlığı’na da müracaat etmeyeceğiz.

- Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da özel tiyatrolarda görmeye alışkın olmadığımız projeleriniz var mı?

İkinci oyunumuz İngiliz yazar  David Johnston tarafından sahneye uyarlanan “Don Kişot” u Mehmet Ergen Türkçeye çeviriyor. Cuma Boynukara’nın “Mem ile Zin” adlı oyununu da Ayşenil Şamlıoğlu sahneleyecek. Her ikisinin de keyifli olacağını düşünüyorum. Önümüzdeki sezonda mutlaka ama mutlaka kendi içimizde yetiştirdiğimiz bir arkadaşımızın yazacağı bir oyunu seyirciyle buluşturacağız. Halen Yavuz Pekman da Günay Ertekin  de aramızda ve yazıyorlar !

Ana Sayfa || Biyografi || Fotoğraflar || Basından || Yazı - Yorum || Linkler || İletişim || Semaver Kumpanya